8 Eylül 2012 Cumartesi

Tarihselcilik ve Kur'an Tarihselcilerinin Rolü - HAKSÖZ

Akihisar'da Özgür-Der Temsilciliği'nin düzenlediği “Tarihselcilik ve Kur'an Tarihselcilerinin Rolü” başlıklı semineri Nurcan Büyük verdi.
Özgür-Der Akhisar Temsilciliği tarafından düzenlenen alternatif eğitim seminerlerinin bu haftaki konusu olan "Tarihselcilik ve Kur'an Tarihselcilerinin Rolü" başlıklı semineri Özgür-Der İzmir Şube Başkanı Nurcan Büyük sundu. Nurcan Büyük özetle şunları anlattı:

"Kur'an'ı okumaya anlamaya ve yaşamlaştırmaya çalışan müslümanlar olarak bizler, her zaman bir takım engellerle karşılaşıyoruz. Gerek geleneksel İslam anlayışı içerisinde, gerekse modernizmin dayatmalarıyla oluşmuş bazı düşüncelerin, Kur'an merkezli bir tasavvur ve hayat inşa etme çabalarının önünü tıkadığını söyleyebiliriz. Tarihselcilik tartışmalarının da Batı'da ortaya çıkan, onun iç çelişkilerinden kaynaklanan ve İslami öze bir yabancılaşmayı ifade eden bir tartışma olduğunu bilmemiz gerekir.

Batı dünyasında aydınlanma sonrası dönemde Kitab-ı Mukaddesle, bilimsel veriler arasında çatıştığı görülen ayetlerin izah edilmesi noktasında, tarihselci ve hermenötik yaklaşımların geliştiğini görüyoruz. Batı insanı bu şekilde inancı ile aklı arasındaki çatışmayı çözmeye çalışmıştır.

Tarihselciliğin temel dayanağı olan aydınlanma; kilise/din karşıtıdır, birey merkezlidir. Akılcıdır; aklı putlaştırır. Yol gösterici olarak aklın yeteceğini söyler. Nesnel ve evrensel olduğu iddiasındadır. Deisttir; bir yaratıcının varlığını kabul edebilir ama aynı yaratıcının insanlara vahiy gönderdiğini kabul etmez. Tanımlayıcı ve müdahalecidir. İndirgemecidir. Homojenleştirici ve totaliterdir.

Batı'da geliştiği şekliyle bu yaklaşımın, oryantalistlerce Kur'an'a da uygulanmaya çalışıldığını görüyoruz. Batı hegemonyasının, ideolojik ve kültürel egemenliğinin, bilimsel ve teknolojik üstünlüğünün karşısında kimi müslümanların yenilmişlik duygusu içerisinde, savunmacı bir tavrı benimsediğini biliyoruz. Modernizmin dayattığı hayat tarzına karşı koyma noktasında bir direnç gösteremeyen ve sonuçta Kur'an'ın hükümlerini tarihsel ve günümüzde uygulanamaz olarak gören anlayış çözüm olarak Batıda gelişen 'tarihselcilik' anlayışını görmektedir.

İslam dünyasında, Kur'an'a bu yaklaşımı uygulamaya çalışanlardan en önemlisi Fazlurrahman'dır. Onun günümüz tarihselciliğini temsil ettiğini söyleyebiliriz. Onun dışında, Hasan Hanefi, Nasr Hamid Ebu Zeyd, R. Garaudy ve M. Arkoun gibi isimlerin de kimi farklılıklarıyla beraber bu yöntemle Kur'an'ı kritik etmeye çalıştıklarını görüyoruz.

Fazlurrahman, Kur'an'ın ahlaki yönü ile hukuki yönünü birbirinden ayırıp ahlaki değerlerini evrensel, hukuki değerlerini tarihsel görüyor. Bu tarz kategorik okuma yaklaşımları, modern dönemin bir hastalığıdır. Kur'an; ahlakıyla, hukukuyla, ibadetiyle bütüncül bir hayat anlayışı sunar, bunları birbirinden ayrı ve birbirine etki etmeyen alanlar olarak görmenin, yaşamımızın merkezine oturtmamız gereken 'tevhid' prensibiyle çeliştiği açıktır. Fazlurrahman'ın ahkam ayetleriyle ilgili yorumlarının vahyi değil batılı değerleri merkeze aldığı ve onları belirleyen olarak gördüğü, bu yaklaşım sonunda Batı yüceltilirken vahyin edilgen bir nesneye dönüştürüldüğü ise bir vakıadır. 

Ömer Özsoy, H. Hanefi gibi  Kur'an'ın tamamını tarihsel gören kişiler de vardır. Kimileri Halefullah gibi kıssaları tarihsel bulurken, kimileri de ahkam ayetlerini tarihsel görmektedir.
Bu konuları gündeme getirmeye çalışan çevreler, ilahiyatçılar tepkilerden dolayı açıkça bu konudaki fikirlerini söylemeye cesaret edemedikleri için ima ederek konuşmaktadırlar. Bu konudaki istisnalardan biri Ömer Özsoy'dur. 

Türkiye'deki tarihselcilerden olan Ömer Özsoy da Kur'an'ın tamamının tarihsel olduğu görüşündedir. Özsoy'a göre; anlama sürecinde peşinde olduğumuz mutlak hakikat değil, tarihsel gerçekliktir. Yani Kur'an'ı anladığımızda hakikati değil, tarihsel gerçekliği elde etmiş oluruz. Çünkü Kur'an'da Allah'ın söyledikleri, O'nun bizden istedikleri değil, Hz. Muhammed'in çağdaşlarından istedikleridir. Yani Kur'an, müstakbel muhataplarını dikkate alarak inmemiştir. Elde mevcut haliyle çağımıza hitap etmemektedir. Onun tarihsel bağlamını gerekirse kendimiz kurgulayarak tekrar söz ortamına taşımalı ve günümüze hitap etmesini sağlamalıyız.

Kur'an'ın anlaşılmasını tarihsel bağlama, onu anlamayı da gerekirse kendi kişisel kurgularımıza bırakan bir yaklaşımın insan hevasından beri kalamayacağı açıktır ve subjektiflikten hiçbir zaman kurtulamaz. Vahyin, tüm alemlere ve tüm zamanlara hitap etmek için Rabbimiz tarafından 'insanları karanlıklardan aydınlığa çıkarmak' üzere gönderildiğini aklımızdan çıkarmamalıyız. 

Tarihselci yaklaşımlar, bir nevi ilahlık iddia ederek Allah'ın koyduğu hukuku değiştirmeye çalışmak gibi hiç bir aklı selim müslümanın kabul edemeyeceği fikirleri savunmaktadırlar.

Bu anlayış, ilerlemeci bir mantıkla olaya yaklaşmakta ve Kur'an'ın bugünün dünyasına  nasıl uyacağının arayışını yapmaktadır. Kur'an metnine onun talep ettiği bir vasatta yaklaşılmamakta, 'dinlemeyi' esas alan bir tutum takınılmamaktadır. Bir anlamda modern insanın her şeyi denetimi altında tutma isteği, vahyi de kuşatmakta ve Kur'an denetim altına alınmak istenmektedir. Bu tutum, Kur'an'da ifadesini bulan, kendi kendine yeten müstağni insanın tutumuna benzemektedir. Şu bilinmelidir ki Kur'an, akademik çevrelerin, bilgi-üretim mekanizmalarının, kullanışlı bir hammaddesi konumuna indirgenemez. Bu durum, Kur'an'ı, belirleyen, dönüştüren bir kitap olmaktan çıkarmakta ve belirlenen, dönüşen, edilgen bir nesne haline getirmekte ve Kur'an'a yönelen zihinleri bulandırarak Kur'ani uygulamanın sadeliğinden uzaklaştırmaktadır. Ve son tahlilde bu Kur'an'ın tahribi anlamına gelmektedir."

Haksöz-Haber

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder